4 Temmuz 2016 Pazartesi

atatürk Büstlerine Harcanan Parayla Bakın Neler Yapılır!





Kişi başına kaç Atatürk heykeli düşüyor?

“O olmasaydı” derdi Başöğretmenim, “hepimiz İngiltere’nin kölesi olacaktık!” “O olmasaydı, İngilizler ezanı kaldıracak, Kur’an eğitimini yasaklayacaktı!” “O olmasaydı, camiler kiliseye çevrilecekti.” “O olmasaydı, zulüm altında inim inim inleyecektik!” Soramazdık: Ey Başöğretmenim, 1950’ye kadar millet zulüm altında inlemedi mi?.. Ezan-ı Muhammedî ve din eğitimi 1950’ye kadar yasaklanmadı mı?.. Camilere sıralar konması, oturularak “tapınılması”, musiki aleti çalınması teklifi “Dinde Reform Layihası” adı altında teklif edilmedi mi?.. Başöğretmenim bu tür sorular sorulmasından hiç ama hiç hazzetmezdi. Ne tesadüf: Kemalistler de bu tür sorulardan hiç hoşlanmıyorlar! Dünkü soruya gelelim: Tarih boyunca acaba heykellere toplam kaç lira harcandı?

Kendi sağlığında diktirdiği heykelleriyle ölümünden sonra (özellikle darbeden darbeye) devletin, belediyelerin ve özel kurumların diktirdiği heykellerine toplam kaç lira harcandığı konusunda bir araştırma yapılırsa, sanırım çok ilginç rakamlara ulaşılabilir.

Sıhhat derecesini bilmiyorum, ama bir internet sitesinde, her 800 kişiye bir Atatürk heykeli düştüğünü okudum.

PEPUG.com’un haberine göre ise (21 Eylül 2014 Pazar) Türkiye, dünya sıralamasında büst sahibi ülkeler arasında birinci sırada yer alıyor.

“Türkiye’de 67 bin okul, 1.220 hastane, 6.500 sağlık ocağı, 100 cemevi olduğu düşünüldüğünde, sadece küçük büst sayısı oldukça fazla. Bunlara meydanlardaki, özel kurumlardaki büst ve heykeller dâhil değil elbette. Her bir büstün maliyetinin 5000 TL. olduğu gerçeği ise ülke ekonomisinin neden bu halde olduğunu açıklıyor. Araştırmacıların ve anket şirketlerinin verilerinin sonucu ise korkunç…”

Site, heykel ve büstlere harcanan miktarla neler yapılabileceğini de hesaplamış.

5 havaalanı; 2.000 km. asfalt yol; 3 adet yolcu uçağı; 450 tam teşekküllü hastane; 200 fabrika; 20 üniversite; 500 okul yapılabilirmiş!

Bir haber de 12.09.2009 tarihli Vatan gazetesinden: “İzmir Buca’da 42 metrelik boyuyla Türkiye’nin en büyük dünyanın ise 10’uncu büyük rölyef projesi 3 yılda tamamlandı”…

“… açılışı ertelenen Atatürk maskı dün CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da katıldığı törenle açıldı. 4. 2 milyon TL’lik fiyatıyla bazı tartışmalar yaratan, eski Başkan Cemil Şeboy ve proje ekibinin yargılanmasına yol açan maskın açılışı, 10’uncu Yıl Marşı eşliğinde yapıldı. Açılışta konuşan CHP’li yeni Başkan, ‘Ben olsam yaptırmazdım, 4 milyon TL’yi okul, yurt yapımına harcardım” dedi (“Vay irticacı vaaay!..” diyelim mi? Ama diyemeyiz: Çünkü CHP’li)…

“Tören öncesi ve sırasında lazer gösterileri geceye renk katarken 8 dakika boyunca havai fişek gösterisi yapıldı. Mask, 42 metrelik boyuyla Brezilya Rio de Janeiro’da bulunan 38 metre yüksekliğindeki Hz. İsa heykelinden de yüksek…

“Buca Çaldıran Mahallesi’nde çevre yolu güzergâhına bakan kayalıklarda 3 yıl önce yapım çalışmalarına başlanan mask için önce bölgede zemin etüdü ile statik çelik projeleri yapıldı. İnşaatında 450 tondan fazla çelik taşıyıcı kullanılan mask, 3 kat püskürtme beton atılarak tamamlandı. Heykeltraş Harun Atalayman’ın yaptığı mask çalışmalarında, başta Dokuz Eylül Üniversitesi olmak üzere 25 farklı üniversitelerden danışmanlık hizmeti alındı.”

Kaça mal olursa olsun, onu seyretmek Başöğretmenimin çok hoşuna giderdi herhalde.

http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/kisi-basina-kac-ataturk-heykeli-dusuyor-9655.html






Bugün Ak Saray'a harcanan parayla kafayı bozanlar! 750 bin metrekarelik bir alanı kaplayan Mustafa Kamal'ın yattığı Anıtkabir'e 2. dünya savaşı ve soğuk savaş yıllarında millet açlıktan kırıkken, vatandaş çarıkla gezerken 40 milyon türk lirası harcanmasına, hiç muhalefet oldunuz mu?

Türkiye de her 1000 m2 ye bir Mustafa Kamal büstü düşer. Madem bu ülkenin parasının harcanmasına razı değilsiniz bunların maliyetini hiç sorguladınız mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anıtkabir için hazırlıklara 1941’de başlandığını, yapının ancak 1953’te tamamlanabildiğini söyledi. Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Sarayı ise projeyle birlikte iki yılı bile bulmadı. Meclis ve Anıtkabir projeleri inşa edildikleri dönemde ülkemizin bütçesini sarsmıştır. Oysa bugün Türkiye bunun gibi onlarca, yüzlerce projeyi aynı anda bitirip, inşa edip halkın hizmetine ulaşacak seviyededir" diye konuştu.

PARAYI HARCAYAN BİZİZ

Böyle anlattıkları gibi falan de değil yani. Dün baktım bir tanesi ana muhalefetten diyor ki, 5-6 milyar dolara mal oldu diyor. Yahu parayı harcayan biziz. Nereden çıkarıyorlar böyle rakamlar anlamak mümkün değil. herhalde İngiltere’deki sarayın restorasyonu yapılacak, 5 milyar dolara mal olacakmış. Belki ortaya takıntı yapmış olabilir. Ama bunu bilmesi lazım. Her şeyi bunların kayıttadır. Biz burayı proje hariç 18 ayda bitirdik.

Anıtkabir 1944 bütçesinin 20'de biri. (1/20) Cumhurbaşkanlığı sarayı 2013 bütçesinin 310'da biri. (1/310) Yani Anıtkabir Cumhurbaşkanlığı sarayından 15,5 kat daha pahalı.






Anıtkabir Mason Tapınağının ürünü-mü?

Atatürk için yaptırılan Anıtkabir’e model olarak ABD-Washington’daki Mason tapınağı neden örnek alındı?

Atatürk’ün cenaze namazına katılımı gösteren bir kare fotoğraf veya filmin olmaması nasıl açıklanabilir?

Anıtkabir’de Mısır firavunlar tapınaklarında görülen kabartma rölyef anlayışı neden yerleştirildi?

Anıtkabir’deki Arslanlı yol heykelleri masonlardaki “Lions” felsefesinin ürünü değil midir? Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe’nin ismi Rasattepe idi. 906 rakımlı bu tepede, MÖ. 12. yüzyılda Anadolu’da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir’in Rasattepe’de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.Proje ve İnşaat Anıtkabir’in yerinin seçilmesi için görevlendirilen komisyon 1 Mart 1941 tarihinde uluslararası bir yarışma açtı. Yarışmaya, Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam 47 proje katıldı. Bu projelerden 3 tanesi komisyon tarafından ödüle layık görüldü. Milli konuyu daha başarılı ifade etmesi ve projenin araziye uygunluğu nedeniyle, Prof. Dr. Emin Onat ve Doç. Dr. Ahmet Orhan Arda‘nın projesinin uygulanmasına karar verildi. Emin Onat Anıtkabir projesinin belirlenmesinden sonra, ilk aşamada kamulaştırılma çalışmaları yapıldı ve 9 Ekim 1944 tarihinde yapıma başlandı. Anıtkabir’in inşası 9 yıllık bir sürede 4 aşamalı olarak 1953 yılında tamamlandı. Birinci Kısım İnşaat: 1944-1945Toprak seviyesi ve aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944 tarihinde başlanmış ve inşaat 1945 yılında tamamlanmıştır. İkinci Kısım İnşaat: 1945-1950Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945 tarihinde başlamış, 8 Ağustos 1950 tarihinde tamamlanmıştır. Bu aşamada inşaatın kâgir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması göz önünde tutularak, anıt kütlesinin ‘temel projesinin’ hazırlanması kararlaştırılmıştır. 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlanmış ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğinde betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına gelmiştir. Giriş kuleleri ile yol düzeninin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlanmıştır. Üçüncü Kısım İnşaat: 1950Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lâhit taşının yerine konması ve tesisat işlerinden oluşmuştur.Dördüncü Kısım İnşaat: 1950-1953 Anıtkabir’in 4. kısım inşaatı ise şeref holü döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve şeref holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaat 20 Kasım 1950 tarihinde başlamış ve 1 Eylül 1953 tarihinde bitirilmiştir.10 Kasım1953 tarihinde, Atatürk’ün naaşı 1938 yılından beri, 15 yıl süre ile muhafaza edildiği geçici kabri olan Ankara Etnografya Müzesi’nden alınarak büyük bir tören ile Anıtkabir’e defnedildi. Mimari Özellikleri: Anıtkabir Projesi’nde mozolenin kolonat üstünde yükselen tonoz bir bölüm bulunmaktaydı. 4 Aralık 1951 tarihinde hükümet, projenin mimarlarına Şeref Holü’nün 28 metrelik yüksekliğinin azaltılması ile yapının daha çabuk bitirilmesinin mümkün olup olmadığını sordu. Mimarlar yaptıkları çalışmalar sonucu Şeref Holü’nü taş bir tonoz yerine, betonarme bir tavan ile örtmenin mümkün olduğunu bildirdiler. Böylece tonoz yapının zemine vereceği ağırlık ve bunun doğuracağı teknik sıkıntılar da ortadan kalkıyordu. Anıtkabir’in yapımında, beton üzerine dış kaplama malzemesi olarak kolay işlenebilen gözenekli, çeşitli renklerde traverten, mozole içi kaplamalarında ise mermer kullanılmıştır. Heykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolonlarında kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşı ilçesi’nden, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler ise Polatlı ve Malıköy’den getirilmiştir. Kayseri Boğazköprü mevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Çankırı Eskipazar’dan getirilen sarı travertenler zafer kabartmaları, şeref holü dış, duvarları ve tören meydanını çevreleyen kolonların yapımında kullanılmıştır.Heykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolonlarında kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşı ilçesi’nden, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler ise Polatlı ve Malıköy’den getirilmiştir. Kayseri Boğazköprü mevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Çankırı Eskipazar’dan getirilen sarı travertenler zafer kabartmaları, şeref holü dış, duvarları ve tören meydanını çevreleyen kolonların yapımında kullanılmıştır. Şeref holünün zemininde kullanılan krem, kırmızı ve siyah mermerler Çanakkale, Hatay ve Adana’dan, şeref holü iç yan duvarlarında kullanılan kaplan postu Afyon’dan, yeşil renk mermer Bilecik’ten getirilmiştir. 40 ton ağırlığındaki yekpare lâhit taşı Osmaniye’den, lahitin yan duvarlarını kaplayan beyaz mermer ise Afyon’dan getirilmiştir. Anıtkabir’in genel mimarisi Türk mimarlığında 1940-1950 yılları arasındaki “II. Ulusal Mimarlık Dönemi” olarak adlandırılan dönemin özelliklerini yansıtır. Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır, Anıtkabir de bu özelliklere uymaktadır. İlk projede mozole iki katlı olara tasarlanmış, ancak ekonomik nedenlerle ikinci katın yapımından vazgeçilmiştir. Bu dönem özellikleri ile birlikte Anıtkabir’de Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerine ve süsleme öğelerine sıkça rastlanır, örneğin dış cephelerde, duvarların çatı ile birleştiği yerde kuleleri dört yandan saran Selçuklu taş işçiliğinde testere dişi olarak adlandırılan bordür bulunmaktadır. Ayrıca Anıtkabir’in bazı yerlerinde (Mehmetçik Kulesi, Müze Müdürlüğü) kullanılan çarkıfelek ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpmaktadır.” BUNDAN SONRASI Anıtkabir ile ilgili Wikipedia Ansiklopedisinde yer alan bilgiler böyle olsa da Anıtkabir’in görüntüsüne dikkatle bakanlar, farklılıkları, yapılış amaçlarını kısa sürede görebilirler. Atatürk’ün ölümünü 10 Kasım 1930’i izleyen günlerde örneğin 11 Kasım 1938 günü henüz cenazesi Dolmabahçe Sarayı salonundaki katafalkta iken “darbe sonucu” İsmet İnönü cumhurbaşkanı seçildi. 18 kasım 1938 günü giz bir el’in talimatı ile Dolmabahce Sarayındaki Atatürk heykelinin vidaları söküldü, yerinden alındı ve heykel bir hurdacının deposunda parçalandı. 19 kasım günü cenaze namazının kılınması olayı perde arkasında yaşanan sert tartışmalardan sonra yerine getirildi. Cenaze yerinden alındı, bir odaya götürüldü. Kapılar kapatıldı. Şemsettin Günaltay tarafından Türkçe dualar okunarak kılınmış oldu. Gizli bir el “Cenaze namazının fotoğrafının fotoğrafının ve filminin çekilmesine” yasak koymuştu. Namazı kılanların kimler olduğunun bilinmesi istenmiyordu. En azından cenaze namazında Cumhurbaşkanı İnönü ve Başbakan Celal Bayar yoktu. Aslında Atatürk’ün cenaze namazının kılınması istenmiyordu. Gerekçesi ise hazırdı: Atatürk’ü laiklik anlayışı gereği dini törenin yapılmasını istemeyenler hükümette görev yapıyordu. Cenaze namazı, İstanbul’daki camilerden birisinde neden kılınmamıştı? Çünkü bırakınız camide namaz kılınmasını, 1935 yılında çıkarılan Vakıflar yasası çerçevesinde Anadolu’nun her yerinde camiler satılıyor, yıkılıyor yok ediliyordu. En basit uygulamayla Türklerin 1000 yılı aşkın İslam inancı gereği tabutun üzerine ya Türk bayrağı örtülür veya kurandan alınma ölümle ilgili “Külli nefsin zaikatül mevt” (Her nefis ölümü tadacaktır ve devamında da toprak olacaktır) sözleri yazan ayet metni bulunurdu. Daha açık konuşmak gerekirse Atatürk öldüğünde Celal Bayar ve daha İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde Başbakanlar ve Hükümet üyelerinin büyük kısmı mason locasına kayıtlı idi. Ünlü Dr. Refik Saydam (Başbakanlık da yaptı), Milli Eğitim Bakanı Hasan ali Yücel gibi. Anıtkabir için örnek alınan mimari yapı Bodrum’daki eski Yunanlılar zamanında inşa edilen kral MOUSELES’in mezarı idi, ki kısaca “Mozole” olarak da isimlendiriliyordu. (Cezmi Yurtsever, Şifre Kitabı)

http://www.yalanyazantarihutansin.org/kitaplardan-alintilar/anitkabir-mason-tapinaginin-urunumu-h6442.html