9 Ekim 2018 Salı

İslam'a Uymadığımız için Kaybediyoruz





bu yazıyı hazırlama amacım birilerini suçlamak değildir. BEN KENDİM DAHİL HERKESİ SUÇLUYORUM! anlamamız gereken şudur islam’a sarılmadıkça, islam’a uymadıkça bu fitne, kargaşa devam edecektir. islami toplumu ve islami devleti inşa etmek zorundayız önümüzde halifeler özellikle Ömer bin Abdülaziz örneği vardır. Ömer bin Abdülaziz islam’a uyarak 2,5 yılda devlete adaleti millete huzur ve zenginliği getirmiştir bu dünya’da huzurlu olmak istiyorsak islam’ı harfiyyen uygulamalıyız HAYATIMIZIN HER ALANINDA!

"Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve “işittik, itaat ettik” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir." MÂİDE Suresi 7. ayet meali

*** İslam, İKTİDAR’I elinde bulunduran Müslümanlara, Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyi ve yönetmeyi farz kılmıştır. KUR’AN’DA bu konu şöyle açıklanıyor: MAİDE 44, 45 ve 47: “…Şu halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar KÂFİRLERİN ta kendileridir. Tevrat’ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır. Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o kefaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar ZALİMLERDİR. İncil’e inananlar, Allah’ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar FÂSIKLARDIR.” Bu ayetlerde, Allah’ın indirdiği kitaplar ile hükmetmeyen Tevrat ve İncil müntesipleri; KÂFİR, ZALİM ve FASIK olarak nitelendirilmiştir. Bunların bu nitelemelere muhatap olmaları, ellerindeki kitapların hak hükümlerine göre değil, zanlarına ve arzularına göre hükmetmeleridir.

Allah, Peygamberimize de KUR’AN’DA şu emri vermektedir: MAİDE 49 ve 50: “(Sana da Ey Muhammed şu talimatı verdik) Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına bela etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır. Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah’tan daha güzel kim vardır ” Ve Allah inananlara emrediyor: MAİDE 51: Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli (dost ve yönetici) edinmeyin. Zira onlar birbirinin velisi (dost ve yöneticisidirler). İçinizden onları veli (dost ve yönetici) edinenler, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”

"Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir." NİSA Suresi 59. ayet meali

"Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." NİSA Suresi 65. ayeti

"Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir." BAKARA Suresi 85. ayet meali

"O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter." FETİH Suresi 28. ayet meali

“Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur. Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı” (Bakara 120).

“Bugün sizin dininizi ikmal ettim (kemale erdirdim). Üzerinize nimetimi tamamladım. Ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim. (İslâm’a razı oldum.)” ( Mâide Sûresi, 3)

"Allah Teâlâ, ilmi kullardan soymak suretiyle çekip almaz. Ancak ilmi, âlimleri almak suretiyle ortadan kaldırır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da, insanlar bir takım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar." (Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13, 14; Müsned, 2/162)

"Ümmetimin aleyhine korktuğumun en korkuncu, saptırıcı liderlerdir."(İbn Mace, Fiten, 9; Müsned, 6/441)

İmam Gazali “Siyasetle din, ikiz kardeş gibidirler. Ne siyasetsiz din olur ne dinsiz siyaset olur.”

*** İslam’da din-devlet ayrılığı yoktur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenlerin düştüğü/düşeceği durum âyetlerle beyan edilmiştir. Peygamberimiz, aynı zamanda devlet kurucusu ve devlet başkanı idi. Ana kaynak dindir, İslam’dır, Şeriattır. İslam âleminin içinde bulunduğu vahim durum, yaşanmayan İslam’a mal edilebilir mi? ‘Şeriatla yönetilen ülkelerde hep dikta rejimi olması. Şeriat, insanı diktatör olmaya itiyor olmasın?’ tarzındaki sözler, çok üzücüdür. Bu düşüncede olanların yollarının, yönlerinin doğru ve iyi olmadığını gösterir. Emperyalist devletlerin emrine girmiş, maddi ve manevi hayat tarzlarını Batı’ya/ABD’ye/İsrail’e göre ayarlamış rejimin mensuplarının faturası nasıl İslam’a çıkarılabilir? Böylesine bir insafsızlık bir Müslüman’a yakışır mı?

Âyet/vahiy Kur’an-ı Kerim en üstte birinci müracaat kaynağımız, ikinci sırada Rasulüllah Efendimiz. Siyeri ile hadisleri ile Sünneti Seniyyesi ile… Üçüncü sırada Peygamberimizin dizi dibinde yetişen Sahabeyi Kiram’dır. Sonra o izi süren Allah dostları, mürşidler, müctehitler, imamlar, vs.

Sırayı/sıralamayı bozmayalım: Âyet/Hadis/Sahabe

Allah ve Rasulü’nün ölçüsüne uymayan taraf varsa, hangi cemaat, vakıf, dernek, tarikat/tasavvuf yolcusu olursak olalım, Allah ve Rasulü’nün ölçüsüne uymayan taraf varsa, ‘Allah’a isyan noktasında bazı icraatlar/faaliyetler/eylemler bulunuyorsa, tavır koymak “emri bil maruf, nehyi anil münker yapmak” şarttır, zarurettir. (Gazali’nin İhya’sında bu bölüm dikkatli bir şekilde okunabilir.)

Suudi Arabistan’da Afganistan’da, Irak’ta krallıkla yönetilen veya adı cumhuriyet olup da aslı diktatörlük olan diğer İslâm ülkelerinde yaşanan olumsuzluklar, İslâm adına işlenen cinayetler, insan hakkı ihlalleri bizleri çok zor duruma sokuyor. Muhataplarımıza: “Sizde de aynı olumsuzluklar var, dünyayı sömürüyorsunuz, zayıfları eziyorsunuz, bizdeki olumsuzlukların pek çoğu sizden kaynaklanıyor” dememiz, bizi haklı çıkarmıyor. Zira başkalarının kötü olmaları bizim iyi olduğumuzu göstermez. Hz. Ömer’in söylediği gibi, “Allah kötülüğü kötülüklerle değil, iyiliklerle değiştirir.” Aslolan iyi olmak ve iyiliği, iyi temsil etmektir. İman ve küfrü iki ayrı cephe olarak görmek, bu cepheler arasındaki sürtüşmenin ebediyete kadar süreceğini, sürtüşmenin genellikle savaşlardan çok, kültürler arası sürtüşmeler olarak ortaya çıkacağını idrak etmek demektir. Kâfirlere karşı imanın vakarını kaybetmenin her çeşidi, mü’min için tehlikedir. Mü’min, Allah’ın dostlarını dost, düşmanlarını da düşman bilir. Mü’min kendini korumalı, çevresinin mü’min çevre olmaktan uzaklaşmasına karşı hassas olmalıdır. İslâm’ın nasıl yaşanacağının en güzel ve mükemmel örneği, Resulullah Efendimizdir. İslâm’a uymayan beyanlar ve tavırlar, kimden gelirse gelsin reddedilir. İsterse o kişi havada uçsun, denizde yürüsün!

http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/islam-guzel-de-biz-neden-guzel-degiliz-16987.html

“Allah, neden günahkâr insanlara bu dünyada mal mülk veriyor; hedeflerine ulaştırıyor?” diyenlere;

Hikmet dünyasında yaşıyoruz. Bu dünyada ister kafir olsun ister Müslüman olsun, kim şartlara riayet ederse, vesilelere yapışırsa o kazanır.

ancak; Müminlerin işledikleri günahlara mukabil çoğu kez bu dünyada başlarına bela ve musibet verilmektedir. Taki cezası bu dünyada temizlensin ve ahirette ceza görmesin. Ancak kâfirlerin ve zalimlerin işlediği günahlar ve zülümler, büyük olmasından dolayı bu dünyadaki bela ve musibetler onların cezalarına mukabil gelmediği için, cezaları tamamen ahirete bırakılmaktadır.

https://sorularlaislamiyet.com/allah-neden-gunahkar-insanlara-bu-dunyada-mal-mulk-veriyor-hedeflerine-ulastiriyor

“Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık ise senin kendi nefsindendi.”(Nisa, 4/79).

“İnsanlar içinde en ağır imtihana çekilenler peygamberlerdir. Sonra sırasıyla (rütbeleri) onları takib edenler, sonra onları takip edenlerdir. Kişi dinine göre müptela kılınır (imtihana çekilir). Eğer dininde salabetli ise imtihanı (göreceği bela ve musibet) ağır olur. Eğer dininde gevşek ise o oranda imtihan edilir. Bela o kimseyi devamlı takib eder. Nihayet onu bırakıncaya kadar. Böylece kul, yeryüzünde hatası olmadığı halde yürür.” (Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 71, 983. hadis. Ahmed b. Hanbel, Buharî, Tirmizî, İbn-i Hıbban, Müstedrekten. bk. İbn-i Mâce II, 1321, 1331, 1335)

“neden Allâh kâfirlere, siz Müslümanlara karşı egemen olma fırsatı vermiştir.” diyenlere;

Mısırlı Müfessir Şeyh Mütevelli eş-Şa'ravî'ye bırakalım. Kendisi bu ayetle ilgili yaşadığı bir olayı anlatarak şöyle der:

"San Francisco'dayken bir oryantalist (müsteşrik) bana şöyle dedi: Kur'an'da geçen her şey doğruysa Kur'ân'da geçen bu ayete rağmen neden Allâh kâfirlere, siz Müslümanlara karşı egemen olma fırsatı vermiştir. Ben de ona cevap olarak şöyle dedim: Çünkü ayette Müminler demektedir biz Müslümanız ancak Mümin değiliz. Zira günümüz Müslümanları namaz, oruç, zekât, hac gibi birçok ibadeti yerine getirmekte ancak buna rağmen bilimsel, ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri anlamda tam bir zaaf içerisindeler. Peki, bunun sebebi nedir diye sorunca şöyle cevap verdim: Çünkü Müslümanlar henüz Mümin derecesine yükselmemişlerdir. Zira günümüz Müslümanları gerçek mümin olmuş olsalardı Allah Teâla'nın "Müminlere yardım etmek bize haktır" (Rum 47) vaadine mazhar olurlardı. Müslümanlar hakkıyla mümin olsalardı bütün toplumlardan daha üstün bir seviyeye ulaşacaklardı. "Üzülmeyin, gevşemeyin eğer mümin iseniz en üstün sizlersiniz". (Al-i İmran/139) Eğer Mümin olsalardı Allah onları içinde bulundukları bu zillet halinde bırakmayacaktı. "Allah Müminleri, içinde bulunduğunuz halde bırakacak değildir." (Al-i İmran/ 179) Mümin olsalardı Allah Teâla her durumda onlarla beraber olurdu. "Allah Müminlerle beraberdir" (Enfal/19) Ancak günümüz Müslümanları gerçek Mümin derecesine ulaşamadıkları için bu durumdalar. Allah Teâla şöyle buyurmaktadır: "Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de onların çoğu mümin değildir" (Yusuf/103) Peki gerçek müminler kimlerdir diye sorarsan bunun cevabı yine Kur'an'dadır. Allah Teâla, Tevbe suresinde şöyle buyurur: "Şüphesiz Allah, Mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. (Tevbe/111). Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamd edenler, Allah'ın rızası için seyahat edenler, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları (yasa ve kuralları) hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele."(Tevbe/112).

https://dogruhaber.com.tr/yazar/huseyin-sudan/9687-allah-muminlere-karsi-kafirlere-firsat-vermez-ancak/




bu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim

Gemiyi Delenlere Engel Olmazsanız Beraber Batarsınız “İyiliği Emretmek- Kötülükten Alıkoymak” Farzdır

https://mustafa1senyurt.wordpress.com/2015/07/05/gemiyi-delenlere-engel-olmazsaniz-beraber-batarsiniz-iyiligi-emretmek-kotulukten-alikoymak-farzdir/