30 Eylül 2018 Pazar

Lut Kavminin (Livata) İşini İşleyenin Cezası Ölümdür













Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi: “Rasululullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Lut kavminin amelini (livatayı) yapanları bulduğunuz zaman livata yapanı da, kendisine livata yapılanı da öldürün’ buyurdu.” Ahmed bin Hanbel Müsned 1/300, Albânî Sahihu’l-Cami 6565


İbn Abbâs (r. anhuma) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Kimin Lût kavminin sapık işini yaptığını görürseniz, fâili de mef'ûlü de öldürün." [Tirmizî, Sünen, Hudûd 24, Hadis no: 1456; Ebû Dâvud, Sünen, Hudûd 29, Hadis no: 4462, 4463] Tirmizî, Sünen’inde, Ebû Hüreyre'nin de böyle bir rivâyette bulunduğunu belirtir. Ebû Dâvud'da İbn Abbâs’tan (r.anhuma) yapılan bir rivâyette, "Livâta yaparken yakalanan bekâr (yani muhsan olmayan kişi) de recmedilir" denmiştir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Erkek erkeğin, kadın kadının avret yerine bakamaz, haramdır.) [Abdurrezzak]

L û t (Aleyhisselâm) bir peygamberdir. Onun kavmi livâta fii­line düşkündü. Bilindiği gibi erkeğin erkekle cinsel ilişkide bulun­masına livâta denilir. Erkeğin kadınla bu nevî cinsel ilişkide bulun­masına da livâta denilir. L û t Peygamber'in kavmi arasmda bu çirkin fiil çok yaygın olduğu ve insanlık tarihinde ilk olarak bu ka­vim tarafından işlendiği için bu çok kötü fiile "Lût kavminin ameli" ismi de verilmiştir. Bu bâbta rivayet edilen hadîsler bu çirkin fiili iş­leyen tarafların müstehak oldukları cezanın mâhiyeti bildirilmekte­dir. Sözü edilen ceza konusuna dâir ilim ehlinin görüşleri hadîslerin izahı bölümünde verilecektir. Şunu da ifâde edeyim ki, hadîslerin tercemesi veya izahı bölümünde "Livâta" veya "Lût kavminin ameli" ifâdesini kullanırken erkeğin erkekle cinsel ilişkisi ve erkeğin kadın­la bu tür cinsel ilişkisi anlamını kasdediyorum. Çünkü erkeğin erkek­le cinsel ilişkide bulunması yasak olduğu gibi erkeğin kadınla bu tür, yâni dübür yoluyla cinsel ilişkide bulunması kesinlikle haram­dır.' Bir erkek kendi helâli olan karısıyla da böyle bir cinsel ilişkide bulunamaz. Bulunduğu takdirde çok çirkin ve büyük bir günah işle­miş olur.

2561) (Abdullah) bin Abbâs (Radıyallâhü anhümâyâm rivayet edil­diğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Kimin Lût kavminin amelini işlediğini bilirseniz, bu (çirkin) fii­li işleyeni de kendisi ile bu fiil işleneni de öldürünüz.»"

2562) Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Lût kavminin (çirkin) amelini işleyen kimse hakkında: «Üsttekini ve alttakini recmediniz. Her ikisini de recmediniz» bu­yurmuştur."

2563) Câbir bin Abdillah (Radıyallâhü anhümâ)'dan rivayet edildi­ğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Ümmetim için en çok korktuğum şeyüerden birisi) Lût kavmi­nin ameli (ni işlemesi) dir.[28][28]Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 7/168-169

Bera b._Azib'den (r.a.) yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir; fayımla karşılaştım, elinde bir bayrak bulunuyordu. Ona: - "Nereye gitmek istiyorsun?" dîye sordum. - "Babasından sonra onun karısıyla evlenen bir adam var, Rasulüllah (s.a.v.) efendimiz beni, onun boynunu vurup malını almam için ona gönderdi" diye cevap verdi. [405]

Said b. Cübeyr ve Mücahid'in İbn Abbas'dan (r.a.) yaptıkları ri­vayete göre, Lûtiyye üzerinde yakalanan bekar erkek recmedilir. [407]

Amr b. EbiAmr'den, o da îkrime'den, o da îbn Abbas'dan (r.a.) ri­vayet etmiştir. Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hayvana yaklaşıp münasebette bulunan kimseyi de, o hayvanı da öldürün." [408]

RECM Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Zinanın hükmünü benden öğrenin. Allah o kadınlara bir çıkar yol gösterdi. Bekârla bekâr zina ederse yüz değnek ve bir yıl sürgün; evli ile evliye yüz değnek ve recm vardır" (İbn Mâce, Hudûd, 7; Müslim, Hudûd, 12). Ancak bu uygulama Nûr Suresi'nin inmesinden önceye aittir. Bu sure inince bekârlar için yalnız değnek, evli olanlar için sünnetle recm cezası belirlenmiştir (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/ 1978, IX, 36 vd.).

Hanefilere göre, bekârların zina cezası olan yüz değneğe ayrıca sürgün eklenmez. Çünkü ayette sürgünden söz edilmemiştir. Ancak sürgün bir had cezası değil; İslâm devlet başkanının takdirine bırakılmış bir ta'zir cezası niteliğindedir. Nitekim zina edenin tövbe edinceye kadar hapsedilebilmesi de, fuhşa düşenleri bir süre toplumdan tecrid etmek amacıyla alınan bir önlemdir.

Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise bekârların zinasında yüz değnek ve bir yıl sürgün birlikte uygulanır. Delil, sürgün bildiren hadistir. Ancak kadın kocası veya bir mahremi ile birlikte sürgüne gönderilir. Ayrıca sürgün yerinin sefer mesafesinden yakın olmaması da gerekir. Hz. Peygamber "Kadın, yanında kocası veya bir mahremi bulunmadıkça yolculuğa çıkamaz" (Buhârî, Taksîr, IV, Sayd, 26, Savm, 67; Ebû Dâvud, Menâsik, III) buyurmuştur.

Hz. Ömer'in sözünü ettiği okunuşu mensuh ayet şudur: "İhtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ederlerse, onları recmedin" (Mâlik, Muvatta', Hudûd 10; İbn Mâce, Hudûd, 9; Ahmed b. Hanbel, V, 132, 183). Hz. Ömer'in recmi, Medine minberinden ilân etmesi, içlerinde bir çok sahabe bulunan cematten hiç birinin buna karşı çıkmaması, recmin sabit olduğunu gösterir (Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1978, VIII, 350). es-Serahsî (ö. 490/1097). Ömer (r.a)'in şöyle dediğini nakleder: "Eğer insanlar, Ömer Allah'ın Kitabına ilave yaptı demeyecek olsalar, "ihtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ettikleri..." ifadesini Mushaf'ın haşiyesine yazardım" (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, IX, 37).

Hz. Peygamber'in recm cezasına uygulama örnekleri: 1. İşvereninin eşiyle zina eden bekâr işçiye yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası, kadına ise recm uygulanmıştır.

Ebû Hureyre ile Zeyd b. Halid el-Cühenî (r.anhumâ)'dan nakledildiğine göre, zina eden kadının kocası ile, zina eden işçinin babası Resulullah (s.a.s)'e başvurarak bu konuda "Allah'ın kitabı" ile hüküm vermesini istemişlerdir. İşçinin babası şöyle dedi: "Benim oğlum bu adamın yanında işçi idi. Onun hanımı ile zina etti. Bana, oğlum için recm gerektiği haber verildi. Ancak ben onun adına yüz koyunla bir cariye fidye verdim. Bu arada bilenlere danıştım, (oğlum bekâr olduğu için) ona yüz değnekle bir yıl sürgün cezası, bunun karısına ise recm cezası gerektiğini haber verdiler". Bunun üzerine, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, aranızda Allah'ın kitabı ile hükmedeceğim. Cariye ve koyunlar geri verilecek. Oğluna yüz değnekle bir yıl sürgün gerek. Ey Üneys, sen de bu adamın karısına git. Eğer zinasını itiraf ederse, onu recmet". Üneys kadına gitmiş ve kadın suçunu itiraf etmiş, Hz. Peygamber'in emri üzerine de recmedilmiştir (Müslim, Hudûd, 25; Buhârî, Hudûd III, 38, 46, Vekâlet,13). Ebû Hanife'ye göre, yüz değnek yanında bir yıl sürgün, ayete ilâve niteliğinde olup, ayet inince bu ilâve kısım neshedilmiştir. Ancak İslâm devlet başkanı böyle bir cezayı ta'zir cezası olarak verebilir.

2. Zinasını dört defa ikrar eden Mâiz b. Mâlik (r.a)'in recmedilmesi.

Mâiz b. Mâlik, Hz. Peygamber'e gelerek "Beni temizle" dedi. Hz. peygamber "Yazık sana, çık git, Allah'a tövbe ve istiğfar et" buyurdu. Mâiz, pek uzaklaşmadan geri döndü ve "Ey Allah'ın Resulu! Beni temizle" dedi. Hz. Peygamber aynı sözlerle üç defa daha geri gönderdi. Dördüncü ikrarında "Seni hangi konuda temizleyeyim?" diye sordu. Mâiz; "Zinadan" dedi. Hz. Peygamber "Bunda akıl hastalığı var mıdır?" diye sordu. Böyle bir rahatsızlığı olmadığını söylediler. "Şarap içmiş olabilir mi?" diye sordu. Bir adam kalkıp içki kontrolü yaptı. Onda şarap kokusu tesbit edemedi. Hz. Peygamber tekrar "sen zina ettin mi?" diye sordu. Mâiz "Evet" cevabını verdi. Artık emir buyurdular ve Mâiz recmedildi. Recimden sonra onun hakkında sahabiler iki kısma ayrıldılar. Bir bölümü Mâiz'in helâk olduğunu, başka bir grup ise onun en faziletli tövbeyi yaptığını söylediler. Bu farklı yaklaşım üç gün sürdü. Daha sonra yanlarına gelen Resulullah (s.a.s) "Mâiz b. Mâlik için dua edin" buyurdu. "Allah Mâiz'e mağfiret eylesin" dediler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Mâiz öyle bir tövbe etti ki, bu tövbe bir ümmet arasında paylaştırılırsa onlara yeterdi" (Müslim, Hudûd, 22; eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, VII, 95,109; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III, 314 vd.).

https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/recm

LUT KAVMİ NEDEN HELAK OLDU? Sodomlular, azgın ve ahlâksız bir kavimdi. Bu kavim, geçmiş milletlerde görülmeyen her türlü ahlâksızlığı işleyen bir topluluktu. İğrenç ve çirkin ahlâksızlıkları pervâsızca işlemeyi ve hattâ daha öteye gitmeyi âdeta meslek hâline getirmişlerdi. Kendilerine mânî olmak isteyenleri ise susturuyorlar ve: “Temizler aramızdan çıksın!” diyorlardı.

Bu kavimde iffet, hayâ ve nâmus unutulmuş, hayvan topluluklarında bile rast­lanmayan bir denâet (alçaklık, âdîlik) baş göstermiş ve Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulan “bel-hüm edall: hayvandan daha aşağı” bir seviyeye düşülmüştü.

İşte Lût -aleyhisselâm- böylesine bedbaht bir kavmi hidâyete dâvetle vazîfe­liydi. Gece gündüz onların intibâhı için çırpınıyordu. Âyet-i kerîmelerde O’nun bu gayretleri şöyle beyân edilmektedir:

“Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: «(Allâh’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki, ben size gönderilmiş emin bir peygamberim. Artık Allâh’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin! Buna karşı ben sizden hiçbir ücret de talep etmiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinde erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz, sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!»” (eş-Şuarâ, 161-166)

Sodom halkı Lût -aleyhisselâm-’ı hemen yalanladı. Dâvetine uymadı. Bunun üzerine Lût -aleyhisselâm-, onlara yaptıkları ahlâksızlığın vehâmetini duyurdu: “(Onlara:) «Dünyâda sizden önce hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?» dedi.” (el-A’râf, 80)

Yaptıkları kötü fiillerin kendilerini felâkete götüreceğini bildirdi. Onlar da Lût -aleyhisselâm-’ı ülkesinden kovmaya kalkıştılar: “Kavminin cevâbı: «Onları (Lût’u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış!» demelerinden başka bir şey ol­madı.” (el-A’râf, 82)

Temiz kalmak, nâmuslu ve iffetli yaşamak, böyle azgın ve ahlâksız bir kavme göre suçtu. Kendilerinin mânevî gıdâları teressübât (pislik) olduğu için temiz insan­lardan rahatsızlık duyuyorlar ve: “–Ey Lût! (Bu dâvâdan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden ola­caksın!” (eş-Şuarâ, 167) diyerek tehdîd ediyorlardı.

Hazret-i Lût, onlara Allâh’ın azâbını hatırlattı: “And olsun ki Lût, onları bizim şiddetli azâbımızla uyardı. Fakat onlar bu tehd­îdleri şüpheyle karşıladılar.” (el-Kamer, 36)

Başlarına gelecek felâketin dehşetini kavrayamadıkları için ilâhî tehdîdi mühimsemediler. Sefîl bir şekilde ve büyük bir cür’etle Lût -aleyhisselâm-’a: “…Şâyet doğru söyleyenlerden isen bize Allâh’ın azâbını getir!” (el-Ankebût, 29) diye cevap verdiler. Sapıklıklarından vazgeçmeye yanaşmadılar.

Lût -aleyhisselâm- çok ağır şartlar altında, bir nakle göre 40 sene mücâdele verdi. Fakat kavminin yaptığı zulüm ve ahlâksızlıklar artık dayanılmaz bir noktaya ulaşmıştı. Sodom halkı azâb-ı ilâhîye dahî bîgâne kalıp, üstelik bir de onu istemekle şiddetli bir azâba müstehak olmuşlardı. Lût -aleyhisselâm- bu perişan vaziyet karşısında Rabbine sığındı ve O’ndan yardım istedi. Allâh Teâlâ’ya yalvararak: “Rabbim! Beni ve âilemi, onların yapageldiklerinden kurtar!” (eş-Şuarâ, 169)

“«Şu fesatçılar gürûhuna karşı bana yardım eyle Rabbim!» dedi.” (el-Ankebût, 30)

Yıllarca kavminin saâdet ve hidâyeti için çalışmış fakat kendisine iki kızıyla birlikte çok az kimse îmân etmişti. Hanımı dahî, azgın kavmin tarafını tutmuştu. Dolayısıyla bu duâ, Lût -aleyhisselâm- için son çâre idi. Allâh -celle celâlühû- Lût kavmini helâk etmek için melekleri gönderdi. Genç erkekler sûretinde gelen bu melekler bile azgın kavmin eşcinsellikten doğan kötü arzularını uyandırmıştı. Nitekim onlara sarkıntılığa yeltendiler. Bu hâdise Kur’ân-ı Kerîm’de şu şekilde anlatılır: “Elçilerimiz Lût’a gelince, (Lût), onlar(a sapık kavminin musallat olmasın)dan endişeye düştü, onlar adına içi daraldı ve: «Bu, çetin bir gündür.» dedi.” (Hûd, 77)

Meleklerin genç delikanlılar şeklinde geldiğini gören Lût -aleyhisselâm- onları insan sanmış ve kavminin onlara tecâvüz etmesinden korkmuştu. Çünkü A’râf Sûresi’nin 80 ve 81. âyetlerinde bildirildiğine göre Lût’un inkârcı kavminde cinsî sapıklık çok yaygın idi.

“Lût’un kavmi, koşarak onun yanına geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lût:) «Ey kavmim! İşte şunlar kızlarımdır (onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allâh’tan korkun ve misâfirlerimin önünde beni rezil et­meyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu?!» dedi.” (Hûd, 78)

Bâzı tefsircilere göre Hazret-i Lût’un halkına evlenmelerini tavsiye ettiği kız­larından maksat, kendi öz kızları değil, kavminin kızlarıdır. Çünkü O’nun sadece iki kızı vardı. Her peygamber kendi kavminin büyüğü ve mânevî babası sayıldığın­dan Hazret-i Lût: «İşte bunlar kızlarımdır.» demiştir. Fakat gözü dönmüş olan Sodomlular:

“Dediler ki: «Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi de elbette bilirsin.» (Lût:) «Keşke benim size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim!» dedi.” (Hûd, 79-80)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazret-i Lût’un kavmine karşı söylediği bu sözünden bahsettikten sonra şöyle bir îzahta bulunmuştur: “Allâh Lût’a rahmet etsin. O çok sağlam bir yere (Rabbine) sığınıyordu… Allâh Lût’un bu duâsı bereketiyle O’ndan sonra gelen bütün peygamberlere, kendisine destek verecek hısım ve akrabâlar ihsân etmiştir.” (İbn-i Hibbân, XIV, 86)

“(Melekler) dediler ki: «Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana aslâ do­kunamazlar. Sen gecenin bir kısmında âilenle (yola çıkıp) yürü! Hanımından başka, sizden hiçbiri geride kalmasın! Çünkü onlara gelecek olan (azâb) şüphesiz ona da isâbet edecektir. Onlara va’dolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah vakti de yakın değil mi?” (Hûd, 81)

Sapık güruh son bir kez Lût -aleyhisselâm-’ın kapısına yüklendilerse de bir anda hepsinin gözleri kör ediliverdi. Âyet-i kerîmede bu hakîkat şöyle haber verilmektedir: “Celâlime yemin olsun ki (kavmi) Lût’tan, misâfirlerinden (murâd almak üzere) talepte bulundular; bunun üzerine Biz de onların gözlerini silme kör ettik. «Haydi azâbımı ve îkazlarımı (mühimsememenin cezâsını) tadın!» dedik.” (el-Kamer, 37)

Kadı Beydavî ve Fahreddîn-i Râzî’nin beyânlarına göre meleklerden birisi Cebrâîl -aleyhisselâm- idi. Topluluk kapıyı kırıp içeri girdiklerinde, bir hareketle hepsinin gözünü kör etti. Panik içerisinde kapıyı dahî bulup kaçamadılar. Hattâ, Lût -aleyhisselâm- onları kollarından tutarak dışarı çıkarmıştı.

“Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişiri­lip istif edilmiş taşlar yağdırdık. (O taşlar) Rabbin katında işâretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zâlimlerden uzak değildir.” (Hûd, 82-83)

Lût kavmine azâb-ı ilâhînin gelişi ve helâk oluşları Hicr Sûresi’nin 58-77. âyet-i kerîmelerinde de farklı bir üslupla anlatılmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’de, bu topluluğun yaşadığı beldeden; altüst olan anlamında “el-mü’tefike” diye bahsedilmektedir.

Lût kavmi, homoseksüellik gibi iğrenç bir günâhı işledikleri için Allâh Teâlâ, onlara önce korkunç bir ses duyurmuş, sonra memleketlerinin altını üstüne getir­miş, daha sonra da üzerlerine taş yağdırmıştır ki, bir milletin yok olup târih sahne­sinden silinmesi için bundan daha şiddetli felâket olamaz!

Cenâb-ı Hak onları daha sonra gelecek insanlar için bir ibret kıldığını şöyle haber verir: “İşte bunda ibret alanlar için işâretler vardır. Onlar hâlâ gözler önünde duran bir yol üzerindedirler. Hakîkaten bunda îmân edenler için bir ibret vardır.” (el-Hicr, 75-77)

Ankebût Sûresi’nin 35. âyet-i kerîmesinde de bu ahlâksız kavmin helâkiyle ilgili olarak, arkadan gelen ümmetlere ibret olması için birtakım alâmetler bırakıldığı bildirilir: “And olsun ki Biz, aklını kullanacak bir kavim için orada apaçık bir ibret ni­şânesi bırakmışızdır.”

Bu nişâne, helâk edilen kavmin başına gelenlerle ilgili hikâyeler, harâb olan yurtlarının kalıntıları, gökten yağdırılan taşlar ve kapkara akan nehirler şeklinde tefsîr edilmiştir.

Fahreddîn-i Râzî, Lût kavmini anlatan ayet-i kerîmelerin Mekke müşriklerine hitâben indirildiğini hatırlatarak ve “Onlar hâlâ gözler önünde duran bir yol üzerindedirler.” ayet-i kerîmesinden yola çıkarak; “Mekkeliler ticâret için ekseriyetle Şam şehrine giderlerdi. Şam yolu, Lût Gölü’nün tam güneyinden geçerdi. Bu sebeple Lût kavminin kalıntılarını burada aramak gerekir.” diye bir îzahta bulunmuştur.

HZ. LUT (A.S.) KİMDİR?

https://www.islamveihsan.com/hz-lut-as-kimdir.html

LÛT KAVMİNİN YAPTIĞI KÖTÜLÜKLER https://www.islamveihsan.com/lut-kavminin-yaptigi-kotulukler.html