2 Mayıs 2018 Çarşamba

Şefaat nedir Kimler şefaat edebilir






 “Rahman’ın huzurunda, söz almış olanlar(iman edip salih amel işleyenler) dışında hiç kimse şefaat edemez.” (Meryem, 19/87)

“O gün, Rahman’ın şefaat izni verip sözünden razı olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.” (Ta ha, 20/109)

“Onlar/melekler, sadece O’nun/Allah’ın razı olduğu kimse hakkında şefaat edecekler.” (Enbiya, 21/28)

“Göklerde nice melekler var ki, Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimseler hakkında geçerli olması için izin çıkmakdıkça, onların şefaatleri asla fayda vermez.” (Necm, 53/26)

“O’nun huzurunda kendisine izin verdiğinden başkasının şefaatı fayda vermez.” (Sebe’ Sûresi, 23)

“İzni olmadan katında hiç bir kimse şefaat edemez.” (Bakara, 2/255)

“(Sana gelen kadınların biatlarını kabul et ve) onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mümtehine 12)

“Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.” (Muhammed, 19)

Efendimiz’in mü’minler için af dilemesinin faydası olmayacaksa, bu âyetin mânâsı nedir? (Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1991, s. 272)

Şefaatime en layık olan, bana en çok salât okuyandır.) [Tirmizi]

(Sabah-akşam on salevat getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.) [Taberani]

Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Şefaatim ümmetimden büyük günah sahibi kimseleredir’ buyurdu.” Ebu Davud 4739 Tirmizi

Abdullah b. Ömer anlatıyor:“İnsanlar kıyamet günü gruplar halinde (mahşer meydanına) gelirler. Her ümmet kendi peygamberine tabi olur. Ve ‘Ey falan! Bize şefaat et, ey falan bize şefaat et diyecekler.’ Sonunda şefaat etme işi resulullah’a kalacak. İşte makam-ı Mahmud budur.” (Buhari, Tefsir, Suretu İsra, 11)

Hz. Câbir’den gelen başka bir rivâyette de Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Kim ezanı işittiği vakit «Ey şu eksiksiz dâvetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e vesîleyi ve fazîleti ver. Onu kendisine vaad ettiğin Makâm-ı Mahmûd’a (övülmüş makama) ulaştır.» diye duâ ederse, kıyamet gününde o kimseye şefaatim vâcip olur.” (Buhârî, Ezân, 8; Ebû Dâvûd, Salât, 37; Tirmizî, Mevâkît, 43; Nesâî, Ezân, 38; İbn-i Mâce, Ezân, 4)

Resûlullah Efendimiz:“Her peygamberin (mutlaka kabul edileceği vaad edilen) bir duası vardır. Bütün peygamberler o dualarını bu dünyada yaptılar. Ben ise duamı kıyamet günü ümmetime şefâat etmek için sakladım. Bu şefaatim inşaallah ümmetimden, Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan vefat edenlere fayda verecektir.” buyurmuşlardır. (Müslim, Îmân, 338. Krş. Buhârî, Daavât, 1; Tevhid, 31; Müslim, İman, 86)

Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Ben Âdemoğullarının efendisiyim, ancak övünmek yok. Kıyamet günü ilk kabri açılacak olan benim, ancak övünmek yok. Başından toz toprak ilk defa silkelenecek olan benim, ancak övünmek yok. Cennete ilk girecek olan benim, ancak övünmek yok. Bazılarına ne oluyor ki benim akrabalık bağımın kimseye fayda vermeyeceğini iddia ediyorlar. Hayır, onların düşündüğü gibi değil. Ben şefaat ederim, tekrar şefaat ederim, nihayet benim şefaat ettiğim kişi de şefaat eder, o da şefaat eder, öyle ki iblis bile boynunu uzatıp şefaat ümid etmeye başlar.”(Taberânî, Evsat, V, 202; Heysemî, X, 376; Suyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs, no: 5708)

Her Peygamber kendi ümmetine şefâat edecektir. (Buhârî, Tefsir, 18)

Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Kur’ân okuyunuz! Çünkü o, kıyamet günü kendisiyle hemhâl olan kişilere şefaatçi olarak gelecektir.”(Müslim, Müsâfirîn, 252)

“Kur’an’da otuz ayetten ibaret bir sûre bir adama şefaat etti; neticede o kişi bağışlandı. O sûre: Tebârekellezî biyedihi’l-mülk’dür.” (Ebû Dâvud, Salât 327; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 52)

“Kim Kur’ân’ı okur ve onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul ederse, Allah bu sâyede o kimseyi Cennetine koyar ve âilesinden cehenneme müstahak olmuş on kişiye şefaat etme izni verir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13/2905; İbn-i Mâce, Mukaddime, 16; Ahmed, I, 148)

Efendimiz: “‒Ümmetimden bir kişinin şefaatiyle Temîm Oğulları Kabîlesi’nden daha çok kişi Cennete girecektir.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı Kirâm: “‒Ey Allah’ın Rasûlü! Sizden başka bir kişinin şefaatiyle mi?” diye sordular.Allah Resûlü:“‒Evet, benden başka birinin!” buyurdular. (Tirmizî, Kıyâmet, 12/2438; İbn Mâce, Zühd, 37; Dârimî, Rikâk, 86; Ahmed, III, 469)

Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’ın bildirdiğine göre Peygamberimize: “Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a (övgüye değer bir makama) yükselteceği ümit edilir.” (İsra 79) ayetinde zikredilen makam-ı mahmuddan sual edildi. Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Bu şefaattir” diye cevap verdi. (Tirmizi, Tefsir 17 (nr.3136); Beyhaki, Şuabü’l-İman, nr 300)

Ümmetime ulaştırmak üzere kırk hadis ezberleyen kimseye kıyamet günüde hem şefaatçi hem de şahit olurum” (Beyhaki, Şuabu’l İmran, nr 1726)

“Şehid, ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder.” (Ebu Davut, cihad 28)

Peygamber Efendimiz: “Küçük yaşta ölen çocuğa, “Cennete gir” denilir. Fakat o cennetin kapısında durur, kızgın ve öfkeli bir şekilde beklemeye başlar ve: “Annem ile babam yanımda olmadıkça girmem” der. O zaman meleklere: “Onun anne babasını da onunla birlikte cennete koyun” denilir. (Müslim, Birr, 154; İbni Mace, Cenaiz, 58; Heysemi, mecmau’z Zevad, nr. 18551)

Bir hadîs-i şerîfte mü’minlerin ümidi Efendimiz:“Kimsenin zorlaması olmadan, kendiliğinden ve içinden gelerek iman eden kimselere” şefaat edeceğini söylemektedir. (Buhârî, Rikak 51)

Peygamber Efendimiz bu hususta:“Ben Âdemoğlu’nun efendisiyim. Kabri ilk açılacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olanım.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 13; Müslim, Fedâil, 3) müjdesini vermiştir.

“Benim şefaatim; kalbi dilini, dili de kalbini tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına samimiyetle şehâdet eden kimse içindir.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 518) buyrulur.

“Onlar için mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir, fark etmez; Allah o münafıkları asla bağışlamaz ve Allah fasıkları hidayete erdirmez.” (Münafikun 6)



“Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allâh’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere… İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.” (et-Tevbe, 113-114)

Ancak bu konuda İmâm-ı Gazâlî Hazretlerinin şu îkazını hatırlatmakta fayda vardır: “Mü’min bir insanın şefaat edileceği ümidiyle, dînin kurallarına uymayı terk edip günahlara dalması, bir hastanın, akrabasından olan başarılı ve müşfik bir hekime itimad ederek, nefsinin arzuladığı her zararlı şeyi yemeye dalmasına benzer. Bu bir cehâlettir. Zira bir tabîbin (doktorun) çaba ve merhameti, bir kısım hastalıkların izâlesine (yok olmasına) fayda sağlasa da, her hastalık için bu söylenemez. Gayretin faydası, ancak müdahale edilebilecek durum ve hastalıklar için geçerlidir. Bu sebeple kişinin, sırf tıbba îtimad ederek kendini koruma işini terk etmesi câiz değildir.İşte peygamberler ve sâlih kişilerin, yakın ve uzak olanlara yapacakları şefaati bu şekilde anlamak gerekir. Şefaatin bu şekilde idrak edilip anlaşılması, (günahlardan) endişe ve sakınma duygusunu ortadan kaldırmaz.”

http://www.islamveihsan.com/sefaat-nedir-kimler-sefaat-edebilir.html

http://www.ihvanlar.net/2012/04/27/sefaat-var-midir-sefaat-hakkinda-ayet-ve-hadisler/

https://sorularlaislamiyet.com/sefaat-nedir-aciklayabilir-misiniz-kuranda-peygamberimizin-bize-sefaat-edecegine-dair-ayet-var-mi

Ayet ve hadislerle şefaat haktır. İnkar eden dinin bir hükmünü inkar etmiş demektir ve şefaatten faydalanamaz şefaat istemem demek ben günahsızım demektir ki bu da şeytanın kandırmasıdır

unutulmaması gereken husus şefaat müslümanların günahkarları içindir münafıklar ve kafirler şefaatten faydalanamaz