Hadis ve İslam Tarihi Kitaplarında İSLAM'IN KUTSALLARINA SALDIRANLARIN ÖLDÜRÜLMESİ ile ilgili bir çok rivayet vardır..
Efendimiz’in (SAV) Medine’ye Hicret ettikten sonra İslam’la alay eden , Müslümanları tahkir edip ve açıktan düşmanlık izhar eden ,Islâm aleyhinde kamuoyu olusturan ve İslamın inkişafına engel teşkil eden bazı Yahudi Şairlerin öldürülmelerini istediği - tasvib ettiği doğrudur. Bunu yargısız bir infaz olarak nitelemek , veya günümüzde İslam adına yapılan birtakım terörvari eylemlere delil getirmek , hadiseleri tam kavrayamamanın ve hangi şartlarda tahakkuk ettiğini bilmemenin bir göstergesidir.
Bilindiği üzere ,o günkü koşullarda şairler ve icra ettikleri şiirler/kasideler , günümüzde medya vazifesini icra eden psikolojik birer muhabere vasıtaları idi. Buna isnaden Efendimiz (SAV) “ok kadar tesirli” dediği Şairlere önem vermiş ve Müslümanların Şairliğine Hassan bin Sabit (R.A.) , Abdullah b. Revaha(R.A.) ve Ka'b b. Malik (R.A.)i tayin etmişti.
Soru ile ilgili olan Yahudi şairleri kısaca tahlil edip , Efendimiz (SAV)‘min olaylar hakkındaki görüşlerini aktaracağız :
1.Şair : Asma binti Mervan
Kendisine görev verilmiş gibi, işi gücü Islâm aleyhinde haber üretmek, şiirlerinde Islâm düşmanlığını, Peygamber düşmanlığını islemek olan bu şaire kadın , Beni Hatm kabilesinden idi. Aynı kabileden fakat İslam ile şereflenmiş Umeyr b. Adi b. Hareşe (R.A.) adında gözleri ama bir Sahabi , onun vücudunu ortadan kaldırmayı nezretmişti. Resulullah’ın ordusu Bedir’den döndükten sonra, Ramazan-ı Şerif’in yirmibeşinci gecesi o kadını evinde öldürdü.. Sabah namazını Rasul-ü Ekrem ile birlikte kıldı. Rasulullah onu görünce “Ya Umeyr Mervan’ın kızını mı öldürdün ?” diye sordu. O da “Evet ya Rasulullah, acaba hata mı ettim?” dedi. Rasulullah (SAV) “Onun kanı hederdir” buyurdu. (Ibn Sa'd, Tabakat, II, 27 ; Mahmud Esad- İslam Tarihi ( Tarih-i Din-i İslam ) Sayfa – 550 )
2.Şair : Ebu Afek
Bu Şekilde Islâm'a ve Hz.Peygamber’e saldıran yahudi şairlerden bir diğeri Ebû Afek adında 100 yaşlarında bir fitneciydi. Sâlim b.Umeyr (R.A.) adındaki Sahabi de bu Islâm düsmanı yahudi Şairi öldürmüş ve fesat saçan birisi daha azalmıştı (Teferruat için bkz. Ihsan Süreyya Sirma, Hz. Peygamber s.a.s'in öldürttügü sairler, Yeni Devir Gazetesi,Istanbul 8 Mayis, 1982; Mahmud Esad- İslam Tarihi ( Tarih-i Din-i İslam) Sayfa – 551)
3.Şair : Ka'b ibnu'l-Eşref
Islâm düsmanlığında en ileri gidenlerden birisi de, yahudi Şair Ka'b ibnu'l-Esrefdi. Özellikle Bedir savasinin zaferinden sonra hırçınlasan ibnu'l-Esref, Islâm'a her türlü hakareti yapmaya basladi. Bedir Zaferi karşısında söyle söyleniyordu yahudi gazeteci: "Bugün yerin altı üstünden yeğdir!"Islam düsmanlığını Şiirlerine yansıtmaya devam eden ibnu'l-Esref o kadar ileri gitti ki, Hz.Peygamber (SAV) Allah'a söyle dua etti: "Ya Rabbi, beni Ka'b ibnu'l-Esrefden ve onun zararlı şiirlerinden kurtar." Bundan sonra da, Sahabelerden Muhammed b.Mesleme'ye (R.A.) emrederek bu müfsidi öldürttü ve Müslümanlar onun şerrinden kurtulmuş oldular. ( Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 175, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.
KA'B BİN EŞREF’İN ÖLDÜRÜLMESİ BAHSİ
1054- Hazreti Cabir (R.A.) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Kâ'b bin Eşrefin hakkından kim gelecek? Çünkü bu adam, Allah'a ve onun peygamberine eziyet etmiştir.» Bunun üzerine Muhammet bin Mesleme kalkıp dedi ki: — Ya Resülallah! Onu öldürmemi ister misiniz? Hazreti Peygamber: «Evet,» buyurdu.Muhammet bin-Mesleme dedi ki:
— O halde bir şey (uydurma ve asılsız şeyler) söylememe izin veriniz. Hazreti Peygamber: «Şöyle!» dedi. Sonra Muhammed bin Mesleme, geceleyin Kâb bin Eşrefin evine gitti. Kapıdan seslenerek dedi ki: — Ey kâb! Bu adam (Hazreti Peygamber) bizden zekât istedi ve bizi sıkıntılara sokuyor. Bana ödünç olarak bir şey veresin diye sana geldim. Kâ'b cevab verdi:-
— Evet, o, sizden daha çok şeyler isteyecektir. Vallahi siz ondan muhakkak bıkacaksınız. Muhammed bin Mesleme: — Ne yapalım, bir defa ona uyduk. Simdi onun sonunun neye varacağını görmeden kendisinden ayrılmak istemiyoruz. Şimdi sizden bir veya iki deve yükü hurma ödünç vermenizi istiyoruz. Kâ'b Şöyle konuştu : — Peki, vereceğim; fakat karşılığında rehin isterim. Muhammet bin Mesleme sordu ; — Rehin olarak ne istersiniz? Kâ'b dedi ki : — Kadınlarınızı rehin veriniz. Muhammet bin Mesleme : — Sen arapların en güzelisin, sana hanımlarımızı veremeyiz, dedi. Bu defa Kâ'b bin Eşref: — Öyle ise çocuklarınızı rehin veriniz, dedi. Muhammed bin Mesleme cevab verdi: — Çocuklarımızı sana nasü rehin verebiliriz? Sonra bu çocuklardan birine sövüldüğü zaman bir veya iki yük burma karşılığında rehin edilmiş denilecektir. Bu ise bizim için bir utançtır. Biz sana ancak silâhımızı rehin verebiliriz. Sonra Kâ'b bin Eşref rehin olarak silâh ve zırh almayı kabullendi ve bir gecenin muayyen bir zamanında alışverişi tamamlamak için sözleştiler. Sonra Muhammed bin Mesleme, Kâb'ın süt kardeşi Ebû Naile Hazretleri ile Kâb bin Eşref'in kalesine vardılar. Kale dışından haber verdiler. Kâb bin Eşref bunları kalenin içine aldı. Kendisi de yanlarına indi. Kâ'b aşağıya inerken karisi: Bu gece vaktinde nereye iniyorsun, dışarı çıkma, diye seslendi. Kâ'b dedi ki: Bu gelenler Muhammed bin Meslame ile süt kardeşim Ebû Nailedir. Karisi: Ben bir ses işittim. O sesten sanki kan damlıyor, dedi. Kâb, — Asaletli kişi, geceleyin kılıç darbesine davet edilse bile, icabet eder, diye karşılık verdi. Sonra Kâ'b aşağı indi. Muhammed bin Mes-leme'nin yanında Ebû Naile'den başka iki kişi daha vardı. Muhammed bin Mesleme daha önce arkadaşlarına-şu direktif de bulunmuştu: — Kâ'b yanımıza gelince ben onun saçını tutup koklayacağım. Belki size de koklatacağını. Onun başını kıskıvrak yakaladığımı gördüğünüz zaman derhal saldırıp kılıçlarınızla vurunuz. Gerçekten Kâ'b, müsafirlerinin yanına güzel elbiselerle ve hoş kokular sürünmüş olarak geldi. Muhammed bin Mesleme: — Bugünkü kadar güzel koku hayatımda görmedim? dedi. Kâ'b cevab verdi: — Elbette, yanımda Arab kadınlarının en mükemmel ve en güzel kokulu kadını vardır. Muhammed bin Mesleme: — Müsaade edermisiniz, başınızı bir koklayayim, dedi. Kâ'b
— Koklayınız, dedi. Muhammed bin Mesleme kokîadı ve arkadaşlarına da koklattı. Muhammed bin Mesleme: — Bir kez daha müsaade- eder misin? dedi. Kâ'b Evet! diye cevap verdi. Kâ'b bin Eşrefin başını kıskîvrak.yakalayınca, hadi davranın, dedi ve arkadaşları da hemen kılıçlan ile vurup onu öldürdüler. Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurlarına dönerek Kâ'b'ı öldürdüklerini bildirdiler.
Mütercim: Kâb bin Eşrefin öldürülmesi, hicret'in üçüncü yılında Rebİulev-vei ayında olmuştur. Bu adam Yahudilerden ve Nadir kabilesi ela başlarından çok üstün bir şair olup şiirleri ile Hazreti Peygamberi hicvederdi.. O sıralarda da Mekke'ye gidip gelmiş ve Bedir savaşı hakkında da mersiyeler söyliyerek Kureyş kâfirlerini İslâm aleyhine kışkırtıp harekete geçiriyordu. Ensar'ın Evs kabilesinden Muhammed bin Mesleme kendi kabilesi erlerinden dört arkadaşla gidip anlatıldığı şekilde Kâb'm başını kestiler. Başkalarına ela ibret olarak gösterdiler. Sonra Yahudi'ler sabahlayin Peygamberin huzuruna varıp yapılan işten şikâyet ettiler. Muhammed bin Mesleme'nin kısas olarak Öldürülmesini istediler. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem Hazretleri Kâb'm ne türlü fesadlar çıkardığını, anlatarak Yahudiler bir cevab veremeden gittiler.[33]
[33] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:697-699
ESİR ALINAN NADİR BİN HARİS'İN ÖLDÜRÜLMESİ
Nadir b. Haris, Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden, cin fikirlilerinden ve azgınlarındandı. Kendisi bir ara Hîre'ye gitmiş, orada Acem şahlarının hikâyelerini, Rüstem ve İsfendiyar'a ait bir-takım hikâye ve haberleri öğrenmişti. Ayrıca, Acem kitapları okur, Hıristiyanlar ve Yahudilerle düşer kalkardı. Peygamberimizi (asm) yalanlamakta ve incitmekte Kureyş müşriklerinin en aşırı giden¬lerinden ve söz sahiplerindendi. Hîre'de, bırbıt (ud, kopuz) çalmayı ve Hîrelilerin şarkılarını öğrenmiş; bunları Mekkelilerden birçok kimselere de öğretmişti. Kendisi, şarkıcı iki köle kadın da satın almıştı. Halkı, İslâmiyetten alıkoymak için, bunlarla oyalardı. Peygamberimiz (asm) bir meclise oturup Allah'ı anar, Allah'a inanmaya davet eder, Kur'ân-ı Kerîm okur, kendilerinden önceki milletlerden hangilerinin ne gibi musibetlere uğradıklarını anlatarak kavmini uyarır; o meclisten kalkar kalkmaz, arkasından Nadir b. Haris gelir, Peygamberimizin (asm) yerine geçer ve: "Ey Kureyş cemaati! Vallahi, ben ondan daha güzel söylerim. Siz benim yanıma geliniz! Ben size onun anlattıklarından daha güzelini anlatırım" dedikten sonra, Acem şahlarının, Rüstem ve İsfendiyar’ın hikâyelerini anlatır;
"Muhammed benden ne ile daha güzel konuşurmuş? Ben size anlattığım hikâyeleri nasıl başkalarından yazıp aldımsa, o da bunları başkalarından yazıp almıştır!" der;"Hangimizin sözü daha güzel? Benimki mi, yoksa Muhammed'inki mi?" diye sorardı.
Peygamberimiz (asm), bir ara, Ebu Uhayha Saîd b. Âs'ın yanına uğrar, ona İslâmiyeti anlatırdı. Ebu Uhayha, Peygamberimiz (asm) hakkında "O, semadan konuşuyor!" demeye başlamıştı.
Nadir b. Haris, Ebu Uhayha'nın yanına gidip: "İşittiğime göre; sen Muhammed'in sözlerini güzel buluyor, beğeniyormuşsun. Bu nasıl olur?! O, ilahlara dil uzatıyor! Baba ve atalarımızın Cehennemde olduklarını söylüyor! Kendisine tâbi olmayanları azapla tehdid ediyor!" dedi.
Bunun üzerine, Ebu Uhayha, Peygamberimiz (asm) düşman kesildi. Peygamberimizi (asm) yermeye, getirdiklerini ayıplamaya ve "Doğruusu, biz bunun getirdiklerinin bir benzerini daha işitmedik! Böylesi ne Yahudilikte, ne de Hıristiyanlıkta var!" demeye başladı.
Ebu Uhayha ilk sözünden döndüğü zaman, Nadir b. Haris ona teşekkür etmeye gitti.
Halbuki, Nadir b. Haris, bundan önce, Peygamberimizin adını duyduğunda ve gönderileceği zamanın yaklaştığını işittiği zaman:
"Vallahi, bize bir uyarıcı gelecek olursa, biz milletlerden herhangi birisinden daha çok, doğru yolu tutarız" demişti.
Yüce Allah, bu münasebetle indirdiği âyette şöyle buyurdu:
"Onlar; kendilerine azapla korkutucu (bir peygamber) gelirse, herhalde, (diğer) ümmetlerden her-hangi birisinden daha ziyade doğru yolu tutacaklarına, yeminlerinin bütün hızıyla Allah'a and etmişlerdi. Fakat, onlara azapla korkutan (bir peygamber) gelince, bu onların (haktan) uzaklaşmalarından başka birşey artırmadı. (Fâtır, 42)
Nadir b. Haris; Kur'ân-ı Kerîm okunduğu zaman: "Bunlar, öncekilerin masallarıdır! Ben de size, Allah'ın indirdiği gibi, indireceğim!" derdi. Bu nedenle, Kur'ân-ı Kerîm'de içinde "esâtîr" kelimesi geçen sekiz âyet, Nadir b. Haris hakkında nazil olduğu rivayet edilir. Nadir b. Haris: "O, getirdiği kitap üzerinde, ancak, şu Esved b. Muttalib'in kölesi Cebr ile Şeybe veya Utbe b. Rebia'nın kölesi Addas'ın ve daha başkalarının yardımını görüyor!" diyordu.
Yüce Allah, indirdikleri âyetlerle bu isnad ve iftirayı da şöyle reddetti:
"Andolsun ki, biz onların 'Bunu ancak bir beşer öğretiyor!' diyeceklerini biliyoruz.
Haktan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri o (sanığın) dili Acemî'dir, bu Kur'ân'ın dili ise apaçık Arapça bir dildir." (Nahl, 103)
"O küfredenler, 'Bu (Kur'ân) onun uydurduğu yalandan başka (birşey) değildir. Bu hususta diğer bir zümre de ona yardım etmiştir' dediler de, muhakkak bir haksızlık ve tevzir meydana getirdiler. 'Onun başkasına yazdırıp, kendisine sabah akşam okunmakta olan eskilere ait masallardır' dediler.
De ki: 'Onu göklerde ve yerdeki bütün gaybı bilen (Allah) indirdi. Şüphe yok ki, O çok yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir!'" (Furkan, 4-7)
"De ki: 'Andolsun, bütün insanlar ve cinler şu Kur'ân'ın bir benzerini meydana getirmek üzere bir araya toplansalar ve birbirlerine yardımcı da olsalar, yine, onun benzerini meydana getiremezler.'" (İsra, 88)
Nadir b. Haris bir gün Peygamberimize (asm) rastlayıp: "Sen Kureyşîlerin yakın bir zamanda vurulup yere düşeceklerini ve bunun sana Allah tarafından vahyedildiğini söylüyormuşsun, öyle mi?" diye sordu. Peygamberimiz (asm): "Evet, ben söyledim! Sen de onlardansın!" buyurdu.
Ayrıca, Nadir bin Haris Peygamber Efendimiz´e zaman zaman eziyet eder, taarruzda bulunurdu. Bir gün Peygamberimiz öğle vakti yaklaşırken haceti için Seniyyetü´l-Hacûn tarafına gitti. Adetleri üzere oldukça uzağa gitti. Bunu gören Nadir: "Böyle bir fırsat ebediyen bir daha elime geçmez, pusuya yatıp ansızın onu öldürmeliyim!" diyerek gidip pusuya yattı... Sonra ansızın müthiş bir korkuya kapılarak geri döndü. dönüş sırasında Ebû Cehl kendisine "Nereden geldiğini?" sordu. Nadir şu karşılığı verdi: "Muhammed´in peşinden gitmiştim. O´nun yalnız olduğunu görerek hesabım görmek istemiştim. Bu maksatla gidip pusuya yattım, fakat simsiyah ve korkunç yılanların dişlerini birbirine çarparak ağızlarını açmış bir vaziyette bana hücum ettiklerini gördüm, müthiş korktum ve süratle evime dönüyordum!" Ebû Cehl de kendisine: "Bu, O´nun sihirlerinden birisidir" karşılığını vermiştir.
Yüce Allah, Rasülüne indirdiği ayette "Yakında o cemaat bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar" (Kamer, 45) buyurmuş; Peygamberimiz de (asm), Bedir savaşında Kureyş müşriklerinin bozguna uğrayıp kaçıştıklarını görünce, bu âyeti okumuştu.
Nadir b. Haris, Bedir savaşında esir edilen müşriklerden olup, Hz. Ali tarafından boynu vurulmuştur. O zaman henüz esirlerle ilgili ayetler inmediği için, ayetlere dayalı bir esir hukukundan söz etmek doğru olmaz.
Böylece Peygamberimizin Bedir savaşı öncesinde Nadir b. Haris'in öldürülmesi için özel duyuru yapmasının, sonra onu esirler arasında bulunca onunla birlikte birkaç kişinin daha öldürülmesini emretmesinin ve diğerlerinde olduğu gibi onlardan fidye kabul etmemesinin sebebini kavramış oluruz.
Kaynaklar:
İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, 1/321, 383384, 2/367.
Beyhaki, Delâilü'n-nübüvve, 2/202.
Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/230-231.
Taberî, Tefsir, 13/182; Târih, 2/296.
Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, 1/139-141.
Râzî, Tefsir, 21/82.
Zehebî, Târîhü'l-İslâm, s. 157.
İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 161.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık 1/324-327.
https://www.facebook.com/Sirk.Bidat.Tevhid.Sunnet/photos/a.190696077754752.1073741826.190080964482930/404469123044112/?type=1